Etiketler
ANİME, Auguste Rodin, Çini, Crystal Morey, DANS, Düşünen Adam Heykeli, Desıgn, FOTOĞRAFÇILIK, Fransız Heykeltıraş Auguste Rodin, Görsel Sanatlar, Heykel, Jackson Pollock, KARİKATÜR, MÜZİK, Mimarlık, MİNYATÜR, Resim, Sanat Müzesi, Sanat Müzesi Nedir?, Seramik, SİNEMA, Tasarım, TİYATRO, Vincent van Gogh
Sanat müzesi başta görsel sanatlar olmak üzere, her türlü sanat sergisinin gerçekleştirildiği binaya veya mekana verilen isimdir.
Sanat müzeleri kamu kuruluşları olabildikleri gibi özel kuruluşlar veya vakıflar da olabilirler. Ancak bir yapının müze olabilmesi için ilk şart sabit bir koleksiyona sahip olmasıdır. Bu mekanlarda en çok sergilenen sanat eserlerinin başında resim gelmektedir. Ayrıca heykel, süsleme sanatı, mobilya, tekstil, kostüm, çizim, pastel boya,,suluboya, kolaj, basılı yayınlar, sanat kitapları, fotoğraf, yerleştirme sanatı gibi sanat dallarında da eserler sanat müzelerinde ve sanat galerilerinde sıklıkla sergilenirler. Bu mekanlar bazen performans sanatı, konser gibi etkinlikler için de kullanılırlar.
nefissanatlarhapishanesi SÖZLÜĞÜ
1.) GÖRSEL SANATLAR : Göze hitap eden ürünler çıkaran sanatlardır. Seramik, resim, heykel, tasarım, fotoğrafçılık, çini ve mimarlık bu sanatlara örnek olarak verilebilir. Gösteri sanatları, kavramsal sanat ve dikiş gibi farklı sanat türleri de görsel ögeler barındırmaktadır. Endüstriyel tasarım, örüntü tasarımı, moda tasarımı, iç mimarlık ve süsleme sanatı gibi uygulamalı sanat dalları da “görsel sanatlar” sınıfında değerlendirilmektedir.
2. ) JACKSON POLLOCK : ABD ‘li soyut dışavurumcu ressam, 20. yüzyılın en önemli sanatçılarındadır. Damlatma tekniği (drip painting) ile boya karıştırma, fırça kullanımı gibi alışılagelmiş uygulamaları bir kenara bırakmış, yere serdiği devasa boyutlardaki tuval bezleri üzerinde hareket ederek boyayı dökme, damlatma, fırlatma suretiyle sonradan aksiyon/hareket resmi adı verilen resimler yapmıştır. Bu özelliğinden ve ‘kötü adam’ imajından ötürü Jack the Dripper lakabıyla da anılmıştır.
1951’den sonra koleksiyonerler ve galerilerden daha değişik resimler yapması için baskılar gelmeye başlamış, bu baskılar karşısında Pollock’un varolan alkol sorunu daha da büyümüş, resimleri karanlıklaşıp figüratif öğeleri de kapsamaya başlamıştır. 1956’da yaptığı araba kazası sonucu ölmüştür.
Harekete ve sürece verdiği beden sanatı, süreç sanatı, performans sanatı, Fluxus, happening’ler gibi birçok çağdaş akımın temelini hazırlamıştır. ( DOĞUM : 28 Ocak 1912 , Wyoming , ABD – ÖLÜM : 11 Ağustos 1956 , New York , ABD )
3. ) RESİM : Herhangi bir yüzey üzerine çizgi ve renklerle yapılan, günümüzde kavramsal bir boyutta ele alınması açısından hemen her tür malzemenin kullanılabildiği bir anlatım tekniğidir. Resim yapma sanatıyla meşgül kişiler, ressam olarak adlandırılırlar.
Bulunan ilk resimler ; kesinlik içermemekle birlikte, ortalama 30 bin yıllık oldukları varsayılan, 1994 yılında, Fransa’nın Vallon-Pont-d’Arc bölgesinde yeralan ve adını, mağarayı keşfeden Jean-Marie Chauvet’den alan, Chauvet Mağarasında keşfedilmişlerdir.Tarihoncesi resimler, kimileri açıkta yeralan, pek çoğu ise mağaralarda olmak üzere, kaya duvarlarına çizilmiş hayvan, av sahneleri ve boyalı ellerle oluşturulmuş izlerden meydana gelirler. Bu resimler, tarihi önemleri dışında, insanoğlunun soyut düşünme yeteneğinin o dönemlerde de gelişmiş olduğunu kanıtlamaları bakımından ayrıca değer taşırlar. İlk resimlerin yapılış amaçları arasında, dönem insanının, kendilerini kuşatan doğa karşısında oluşturdukları mistik eğilimler doğrultusunda, kabileye kötülük getirdiğine inanılan olguları uzak tutmak, örneğin, ava dair bereketin arttırılması, topluluğun gelişimi ve güvenliği bakımından genç avcı adaylarına donük eğitim, doğaya duyulan hayranlık ve keşfetme ihtiyacının yer aldığı kabul edilir.
Resim Yapmakta Kullanılan Malzemeler :
I. ) Akrilik
II. ) Fresk
III. ) Guaj
IV. ) Mürekkep
V. ) Yağlı Boya
VI. ) Pastel Boya
VII. ) Sprey Boya ( Grafiti )
VIII. ) Sulu Boya
4. ) VİNCENT van GOGH : Hollandalı art izlenimci ressam. Batı dünyası sanat tarihinin en tanınmış ve en etkili şahsiyetlerinden biridir. On yıldan biraz fazla bir süre içinde aralarında 860 yağlıboya tablonun da olduğu 2.100 kadar resim ve çizim çalışması üretti ve bunların çoğu yaşamının son iki yılında yapıldı. Bunların arasında manzaralar, natürmortlar, portreler ve otoportreler bulunmaktadır ve modern sanatın temelleri sayılan cür’etkâr renkler ile canlı, fevrî ve ifade dolu fırça darbeleriyle ayırt edilirler. 37 yaşında yıllardır süren zihin rahatsızlığı ve yoksulluğun ardından intihar etti.
5. ) SERAMİK : Bir veya birden fazla metalin, metal olmayan element ile birleşmesi ve sinterlenmesi sonucu oluşan inorganik bileşik.
Seramik Üretimi :
Genellikle kayaların dış etkiler altında parçalanması ile oluşan kil, kaolen ve benzeri maddelerin yüksek sıcaklıkta pişirilmesi ile meydana gelirler. Bu açıdan halk arasında pişmiş toprak esaslı malzeme olarak bilinir. Örneğin, cam, tuğla, kiremit, taş, beton, çimento, aşındırıcı tozlar porselen ve refrakter malzemeler bu gruba girer.
Kil belirli bir üretim sürecini geçirdikten sonra, sert ve deforme olmayan, bazı özel etkenler dışında hiçbir dış etkiden kolayca etkilenmeyen bir malzeme haline gelir. Seramik malzeme üretiminde, kil çamuruna (masse) belirli maddeler katarak, değişik şekillendirme yöntemleriyle, kullanılan çamur (masse) bünyesine uygun bir pişirme ile, seramik malzemeye istenilen niteliği kazandırma imkânı vardır.
6. ) CRYSTAL MOREY : ABD’li görsel sanatçı.Seramik alanında çalışmaları bulunan sanatçı zihnin ne kadar gizemli ve şaşırtıcı bir hal alabileceğinin örneklerinden.
7. ) HEYKEL : Sanatsal bakış açısıyla meydana getirilmiş üç boyutlu formlara denir. Heykel temelde mekânın kapsanması, kavranması ve mekân ile ilişki kurulması ile ilgilenir.
Genellikle insan, hayvan ya da nesnelerin heykelleri yapılır. Taş ve ahşap gibi malzemelerden yontularak yapılabileceği gibi,kil, balmumu gibi ara malzemelerden modellenerek, bronz ve tunç gibi metallerden dökülebilir. Büst, rölyef ve tors gibi heykel türleri vardır.
8. ) AUGUSTE RODİN : Fransız heykeltıraş.Adem,Havva ve Düşünen Adam heykelleri ile bilinen sanatçı. ( DOĞUM : 12 Kasım 1840 , Paris , FRANSA – ÖLÜM : 17 Kasım 1917 , Medun, FRANSA )
9. ) DÜŞÜNEN ADAM HEYKELİ : Auguste Rodin tarafından yapılan sanatsal bir eserdir. Paris’te bulunan Rodin Müzesi`nde sergilenen Düşünen Adam heykeli, bronz ve mermer karışımından üretilmiş olup, sıklıkla felsefi düşünceyi anlatan bir simge olarak kullanılmaktadır.
Küçük boyutta ilk alçī dökümü 1880 yılında yapıldı. Büyük boyuttaki ilk haline bronz döküm olarak 1902 yılında başlayan Rodin, bunu 1904 yılında tamamladı. Son halini alması 1906’yı bulan Düşünen Adam, 1922 yılında o dönemde otel olan Rodin Müzesi’ne taşındı.
Eserin bir kopyası da 13 Haziran – 03 Eylül 2006 tarihleri arasında İstanbul’da bulunan Sakıp Sabancı Müzesi’nde sergilenmiştir.
10. ) TASARIM : Bir planın, bir nesnenin ya da bir inşa süreci içinde (mimarî çizimler, mühendislik çizimleri, iş süreci v.b.) meydana getirilmesine denir. Elizabeth Adams Hurwitz tarafından kısa ve öz olarak “gerekli olanın araştırılması” şeklinde tanımlanmıştır.Genellikle tatbikî sanatlar ve görsel sanatlar, mühendislik,mimarî, peyzaj ve diğer yaratıcı işler çerçevesinde ele alınır. Hem bir isim, hem de bir fiil (tasarlamak) olarak kullanılır. Tasarlamak, yeni bir nesne veya ürün (makine, mobilya, endüstriyel ürün v.b.), mekân ve alan (yapı, peyzaj) için bir plân oluşturma ve geliştirme sürecine işaret eder. Tasarı ise hem son plân veya taslak (bir çizim, modelleme v.b.) ya da bir plân veya taslağın sonucu (üretilen bir nesne, ürün, mekân ve alan) için kullanılır.
Fakat günümüzde tasarımın birçok alanı vardır. Görsel sanatlar içinde en bilinenlerinden grafik tasarım olmak üzere mimarlık, iç mimarlık, mühendislik, peyzaj tasarımı, endüstriyel tasarım ve moda tasarımını örnek gösterebilir.
11. ) FOTOĞRAFÇILIK : Kamerayla ışığı hassas bir yüzey üzerine kaydederek görüntü oluşturma işidir. İşlevsel uygulamaları nedeniyle bir zanaat olduğu gibi, estetik yönüyle bir sanat olarak kabul edilir. Teknik olarak lensler, bir pozlamada ışığa duyarlı yüzeye (sensör) yansıyan veya yayılan ışığa odaklanmak için kullanılırlar. Bir elektronik görüntü sensöründe fotoğraf, her bir piksele elektrik yüklenmesi ve elektronik olarak bu fotoğrafın işlenmesi sonucu oluşur.
Fotoğrafçılık birkaç teknik buluşun bir araya gelmesi sonucu oluşmuştur. İlk fotoğraflar yapılmadan uzun zaman önce Çinli filozof Mo Di ve Yunan matematikçiler Aristoteles ve Öklid M.Ö. 5. ve 4. yüzyıllarda bir iğne deliği kamerasından bahsetmişlerdir. MS 2. yüzyılda Bizanslı matematikçi Anthemius deneylerinde bir tür karanlık oda kullanmıştır. Ünlü optik bilimcisi İbn-i Heysem’in (965-1040) karanlık odalar ve iğne deliği kamerası hakkında araştırmaları vardır. Albertus Magnus (1193-1280) gümüş nitratı (AgNO3) keşfetti ve Georges Fabricius (1516-1571) gümüş klorürü (AgCl) keşfetti. Wilhelm Homberg 1694 yılında bazı kimyasalları ışığın nasıl kararttığını (fotokimyasal etki) açıklamıştır. Fransız yazar Tiphaigne de la Roche’nin 1760 senesinde yayınlanan Giphantie adlı romanında fotoğrafçılığın ne anlama geldiği hakkında önemli yorumlar yapmıştır.
19. yüzyılın ilk on senesinde icat edilen fotoğrafın (kamera yolu ile) resim ve heykel gibi geleneksel sanatlardan daha fazla bilgi ve ayrıntı yakaladığı görülmüştür. 1820 senesinde kimyasal fotoğrafçılığın keşfedilmesi modern fotoğrafçılığın önemli dönüm noktalarından biri olmuştur. İlk kalıcı iz bırakan fotoğraf (photoetching) Fransız mucit Nicéphore Niépce tarafından 1822 senesinde üretilmiştir. Ancak Niepce fotoğrafı çoğaltmak isterken maalesef tahrip etmiştir. 1825 senesinde ise Niepce yeniden başarılı olmuştur. İlk kalıcı doğa fotoğrafını (View from the Window at Le Gras) karanlık oda ile 1826 senesinde yapmıştır. Ancak fotoğraları çok uzun sürede çekim yapabildiği için (8 saat) yeni sistemler üzerinde çalışmıştır. Louis Daguerre ile birlikte, 1816’da Johann Heinrich Schultz tarafından keşfedilen gümüş ve kireç karışımlarının ışığa maruz kaldığında kararmasının sonucu olarak gümüş bileşimlerle çalışmışlardır. Niépce 1833 yılında öldü, fakat Daguerre çalışmalarına devam etti. Daguerre 1838’de, Paris sokaklarının dagerreyotipisini çekerken bir yaya ayakkabısını boyatıyordu (pozlamada görülebilecek kadar uzun bir süre-birkaç dakika) ve bu fotoğraf dünyanın ilk insan fotoğrafı olarak kabul edilmiştir.En sonunda Fransa 1839 yılında Daguerre’nin buluşunu tüm dünyaya Fransa’nın hediyesi olarak tanıtma sözü karşılığında (ki bunu gerçekleştirmiştir) Daguerre ‘ye emekli aylığı ödemeyi kabul etmiştir.
Bu arada, Hercules Floransa ve İngiliz mucit William Fox Talbot zaten 1832 yılında Brazilya’da Photographie olarak adlandırdığı çok benzer bir işlemle daha önceden gümüş işleme resmi düzeltebilmişlerdir ancak bunu gizli tutmuşlardır. Talbot, Louis Daguerre’nin icadını duyduktan sonra insanların kolayca portre fotoğraflar çektirebilmeleri için kendi işlemini saflaştırmıştır.
1840’ta Talbot negatif görüntüler oluşturan kalotip işlemini icat etmiştir. Talbot’un 1835 basımlı “Oriel window in Lacock Abbey” adlı fotoğrafı bilinen en eski negatiftir.John Herschel’in birçok yeni yönteme önemli katkıları olmuştur. Herschel cyanotype işlemini icat etmiştir, bugünkü ozalit (mavi baskı). Herschel fotoğrafçılık,pozitif,negatif gibi terimleri kullanan ilk kişidir.
19. yüzyıl boyunca fotoğrafik cam levhalar ve baskı alanında birçok gelişmeler yaşanmıştır. 1884 senesinde George Eastman fotoğrafik levhaların yerini alacak olan film’i icat etmiştir. 1908 senesinde Gabriel Lippmann, Lippmann levhası olarak da bilinen girişim fenomenine dayalı ışığın fotoğrafik olarak yeniden çoğalması metoduyla fizik alanında Nobel Ödülü’nü kazanmıştır.
12. ) ÇİNİ : Toprağın pişirilmeden önce şekil verilip kap-kacak, tabak, vazo, sürahi vb. eşyalar üretilmesine dayalı bir el sanatıdır. Aynı zamanda fayans, porselen tabak, seramik gibi eşyaların süslenmesinde kullanılan bir yüzü sırlı, renkli dekor ve motiflerle işlenmiş kaplama malzemesine, bu malzemeyle işlenmiş eşyalara çini, bu süsleme işine de çinicilik denir.
13. ) MİMARLIK : Binaları ve diğer fiziki yapıları (okul, gökdelen…vb.) tasarlama ve kurma sanatı ve bilimidir. İnsanların yaşamını kolaylaştırmak ve barınma, dinlenme, çalışma, eğlenme gibi eylemlerini sürdürebilmelerini sağlamak üzere gerekli mekânları, işlevsel gereksinmeleri ekonomik ve teknik olanaklarla bağdaştırarak estetik yaratıcılıkla inşa etme sanatıdır. Başka bir tanımlamayla, yapıları ve fiziksel çevreyi uygun ölçülerde tasarlama, inşa etme sanatı ve bilimidir.İnsan barınmak için yaşamak ve doğa şartlarından korunmak için bir mekân ihtiyacı duyar ve bu mekânı kendine özgü kültürel, fonksiyonel, teknik ve farklı zevklerde yaratır. Bu zevkler sınırlandırmalarla belirlenebileceği gibi mimar tarafından hayal gücünü somutlaştırarak belli başlı tasarım çizgisinin de dışına çıkmaya dolayısıyla bireyin kendini keşfetmesine, kendi içindeki uzayı ortaya çıkartmasına, yarayan işlevsel bir araçtır.
14. ) SİNEMA : Herhangi bir hareketi düzenli aralıklarla parçalara bölerek bunların resimlerini belirleme ve sonra bunları gösterici yardımıyla karanlık bir yerde, bir perde üzerinde yansıtarak hareketi yeniden oluşturma işidir.
Film göstermeye yarayan özel bir makineyle görüntülerin beyaz perdeye yansıtıldığı salon veya yapıya da sinema denir. İlk film cihazına büyülü fener (lanterne magique) denmişti.
5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu’ndaki Madde 5’e göre sinema: tespit edildiği materyale bakılmaksızın, elektronik veya mekanik veya benzeri araçlarla gösterilebilen, sesli veya sessiz, birbiriyle ilişkili hareketli görüntüler dizisidir.
Sinema, Yedinci sanat olarak kabul edilir.
15. ) KARİKATÜR : Ele aldığı konuları komik veya iğneleyici olması için abartan ve çarpıtan resim türüdür. Edebiyattaki abartılı ve çarpıtıcı betimlemelerin, aynı amaca yönelik olarak çizim formatında kullanılmasıdır.
Basında karikatürler sosyal ve siyasi eleştiri yapmak için sıklıkla kullanılırlar. Ayrıca tüm dünyada bu amaçla düzenli olarak yayımlanan dergi ve gazeteler mevcuttur. Tüm bunların yanında farklı amaçlar için de karikatürler bulunmaktadır.
Türkçeye Fransızcadan geçen karikatür sözcüğü, İtalyanca yüklemek veya sorumlu tutmak anlamına gelen caricare-sözcüğünden türemiş olup, ilk defa İngiliz doktor Sir Thomas Browne’un 1716 yılında yayımladığı Christian Morals adlı kitapta geçmiştir. Bu bağlamda, karikatür anlam yüklenmiş resim anlamına gelmektedir. Karikatür öğretmeni Sam Viviano’ya göre bu, gerçek yaşamdaki insanların tarifi olup, kurgusal insanların yeniden üretimleri değildir. Yine kimi çevrelerce karikatürist olarak kabul edilen ve aynı zamanda birçok çizgi filme de imza atan Walt Disney, yaptığı en zor şeyin, insan gibi davranacak bir hayvana vereceği en uygun karikatür ifadesinin nasıl olacağını bulmak olduğunu söylemiştir.
16. ) ANİME : Japon çizim sanatıyla çizilmiş sanat eseridir, kendine özgü çizim tekniklerinden oluşur. アニメ kelimesi İngilizcedeki animation kelimesinin kısaltılmış halidir.
Animeler, genelde mangaların televizyona ya da sinemaya uyarlanmasıdır. OAV veya OVA denilen video, DVD, BR şeklinde de piyasaya sürülebilirler. Manga çizimleri animeye göre daha abartılı olur. Anime çizim tekniklerine örnek verilirse, kendine özgü çizim tekniği vardır, onun dışında insan gözleri genelde büyük çizilir, 1,70 cm boyundaki bir kişi çizimlerde 2m olarak çizilebilir. Animeler, el çizimi veya bilgisayar yapımı olabilir. Animeler konusu her şey olabilir, her türü mevcuttur, bu yüzden çok küçük çocuklar için eğitim ve komedi türü içeren animeler olduğu gibi tamamen yetişkinlere yönelik, felsefe, psikoloji, savaş, şiddet, cinsellik gibi konuların işlendiği film kalitesinde senaryoları olan animeler vardır.
17. ) TİYATRO : Bir sahnede, seyirciler önünde oyuncuların sergilenmesi amacıyla hazırlanmış gösterilerdir. Farklı bir şekilde duyguların ve olayların hareket (jest) ve konuşmalarla anlatılmasıdır. Genel olarak temsil edilen eser anlamında da kullanılır.
Tiyatro, bir sahne sanatıdır. Tiyatro eseri, olayları oluş yoluyla gösterir. Bu yönüyle konuşma ve eyleme dayanan bir gösteri sanatı olarak da tanımlanabilir. Yaygın bir deyişle tiyatro; insanı, insana, insanla, insanca anlatma sanatı olarak Shakespeare’in sözüyle de ifade edilir.
Tiyatro eserinin diğer türlerden en önemli farkı; diğer edebi eserler okumak ve dinlemek için yazılmışken, tiyatro oyununun sahnede seyirci önünde oynanmasıdır. Değer ölçülerini, izleyenin kanaat ve anlayışlarından alır. Göze görünür bir karaktere sahip olması, canlı olarak meydana geliş niteliğiyle toplum psikolojisine hitap eder. Temsil yeri ve eser, tiyatronun edebiyat öğesidir. Bu edebiyat öğesi yanında tiyatro kavramı içinde oyunculuk, sahne düzeni, ışıklandırma, dekor, kostüm, müzik gibi unsurların bütünlüğü söz konusudur.
Tiyatro metinlerine “oyun” metinleri yazan kişiye oyun yazarı (müellif) ve oyunu sahnede canlandıran kişilere ”oyuncu” (ya da daha genel olarak tiyatrocu) denir. Ayrıca eserin sahnelenmesinde görev alan sahne amiri, dekor ve kostüm sorumlusu, ışıkçı, suflör gibi diğer yardımcı elemanlar da vardır.
18. ) MİNYATÜR : Çok ince işlenmiş ve küçük boyutlu resimlere ve bu tür resim sanatına verilen addır. Orta Çağda Avrupa’da elyazması kitaplarda baş harfler kırmızı bir renkle boyanarak süslenirdi. Bu iş için, çok güzel kırmızı bir renk veren ve Latince adı “minimum” olan kurşun oksit kullanılırdı. Minyatür sözcüğü buradan türemiştir. Türkiye’de eskiden resme “nakış” ya da “tasvir” denirdi. Minyatür için daha çok nakış sözcüğü kullanılırdı. Minyatür sanatçısı için de “resim yapan, ressam” anlamına gelen nakkaş ya da musavvir denirdi. Minyatür daha çok kağıt, fildişi ve benzeri maddeler üzerine yapılırdı.
19. ) DANS : Tüm vücudun bir müzik ritmi eşliğinde estetikle birlikte çalıştırılabildiği bir gelenek, sanat, bir tedavi şekli veya sadece bir ifade şekli olabilir.
20. ) MÜZİK : En genel tanımı ile sesin biçim ve anlamlı titreşimler kazanmış halidir. Başka bir deyiş ile de müzik, sesin ve sessizliğin belirli bir zaman aralığında ifade edildiği sanatsal bir formdur. Biçim ve titreşim içeren bir ses oluşumunda melodi olarak kabul görmesi için dinleyende duygulara yönelik etkileşim yapması da beklenmektedir. Tarihsel dönem, bölge, kültür ve kişisel beğenilere bağımlı olarak ele aldığında müzik teriminin tanımı önemli farklılık gösterebilmektedir. Özellikle 20. yüzyıl çağdaş Batı müziğinde ortaya çıkan çok farklı müzik akımları, ortak bir tanımı büyük ölçüde zorlaştırmaktadır. Bunun ötesinde, gittikçe daha fazla insanın erişme olanağı bulduğu farklı kültürlere ait yerel müzikler de bu tanımlama zorluğunu arttırmaktadır.
Tüm bu sebeplerden dolayı, müziğin tek bir tanımla açıklanması yerine farklı açılardan (sosyolojik, psikolojik,akustik, politik ve benzeri) yapılan birden fazla tanımla açıklanması yaygınlık kazanmıştır. Bir sosyoloğun müziğe olan yaklaşımıyla, bir akustik fizikçinin yaklaşımı arasında gerek tanım, gerek metodolojik olarak büyük farklılık vardır. Tüm bu yaklaşımlar müzikologlar ve müzik teorisyenleri tarafından araştırılır ve değerlendirilir.
KAYNAKÇA
2. ) https://www.turkcebilgi.com
3. ) www.nedir.com
4. ) www.kulturvarliklari.gov.tr
DETAYLI KAYNAKÇA
1.) Shelley Esaak. “What Is Visual Art?”
2. ) Becer, E., (2008). İletişim ve Grafik Tasarım. (6. Basım). Ankara: Dost Kitabevi Yayınları.
3. ) Doğan Hasol, Mimarlık Sözlüğü
4. )Doç Dr Aydan Balamir, Mimarlık ve Kimlik Temrinleri- I: Türkiye’de Modern Yapı Kültürünün Bir Profili
5. ) M. Carlson, Journal of Dramatic Theory and Criticism
6. ) Chris Baldick (2008). The Oxford Dictionary of Literary Terms